“Hür bir dünya, hür bir din, hür bir Tanrı, hür bir yol,
Hür bir hayat, hür vicdan, hür bir kafa, hür bir kol,
Hür bir şiir, hür bir aşk, hür bir mesken, hür bir emek:
İnsanoğlunun asıl hür cenneti bu demek…
İşte, böyle bir âlem, böyle bir dünya, diye,
Her çorak bir bucağa bir su gibi akmalı,
Küllerini rüzgâra vermek için hediye,
Hür insanlık uğruna “Moskova”yı yakmalı!..”

“Dünyada olmaktan bıktırdılar.” sözü mevcut duruma karşı duyduğum en veciz ifadelerden biri. Şairin “yaşamak suçu” dediği de böylesi bir hal miydi?
Yalnızca dünyaya geldiği için kendini herkesten ve her şeyden alacaklı gören, ulviyet namına hiçbir kaygı taşımayanların dünyasında “refah” uğruna her şey feda edilebilir. İnsanlık haysiyeti yerlere çalınırken, çarkların işleyişinden memnun olan ya da mevcut düzeni “anlayıp” ona göre yaşamayı hüner sayanlar; reel politik nutuklarıyla size dünyanın nasıl işlediğini anlatıp dururlar.
Mevcut dünya düzeninde alçaklığın dahi rasyonalizasyonunun yapılabilmesinden ilhamla isyan etmek yerine “dünya bu” diyerek sizin de bunu tekrarlamınızı, kabullenmenizi bekliyorlar.
Halbuki kendi dilinde, kendi yolunda yürüyen biri olmanın önündeki bütün “Moskova”lar yıkılmadan insan, hür bir insan olabilmek mümkün değil.
Bunun için de dünyadaki hiçbir kötülüğe, çirkinliğe, haksızlığa alışmamaktan, her seferinde feveran edip karşı çıkmaktan, normalleştirmemekten daha büyük bir sermaye olmasa gerek.