Yürüyorum bir zamanlar kendimi bulduğum yerde
İçine doğduğum, sonra içinden doğduğum yerde
Huzursuzluk, yerle kavgalı ayaklarımdan mı,
Yoksa göklerle kavgalı başımdan mı geliyor?

Ufukta görünen güneş, doğuyor mu batıyor mu?
Doğmak ya da batmak… Bilmezdi ki bu farkı güneş.
Yarattık bu tezatı, hakikatte hareketler eş…
Ne doğuyor ne de batıyor, kavrulmaktan dönüyor!

Kafamı çevirdim gördüm bendimi saran kemeri,
Neye yarardı ki, susuz kalmış bir su kemeri?
Pınarın suyu, zamanında usulca doldurmuştu;
Kavrulan şehrim o suyla hayat bulmuştu.

Dolaşıp çağlarken pınar, huzurun sesi olmuştu;
Her bir damlasında taşınırdı sanki kutlu muştu.
Kesilmişti yolu kemerimden, neden kaybolmuştu?
Gök yarılsa dinmez kuraklık, şehre kıran vurmuştu.

Evvelce pınarından kopmuş dimağım kurumuştu.
Dilden gelenler dile gelemez olmuştu, susmuştum
Şimdi yürürken kavruluyor, su arayıp susuyorum
Her avluda bir çeşmeden içip de kanamıyorum